[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]2008 yılının son aylarında kötü gidişata dur demişti Electronic Arts. Bunu da elindeki çok sağlam üç oyunla sağlamıştı hatırlarsanız; Dead Space, Mirror’s Edge ve Battlefield serisine yepyeni bir soluk getiren Bad Company.
Özellikle online arenada büyük ilgi gören Battlefield serisi Bad Company ile tek kişilik görev moduna da odaklanmış, esprili tonuyla rakiplerinden ayrı bir noktada durmuştu. Üstelik oyunun yapımcısı DICE’ın geliştirdiği Frostbite grafik motoruyla çok başarılı sonuçlara ulaşmıştı BC. Parçalanabilir çevreyi taktiksel olarak kullanabilmemize olanak tanıyordu FrostBite, sıkıştığımız bir binanın duvarında delik açıp kaçabiliyorduk örneğin. Oyunculara müthiş bir esneklik sağlayan bu yapı oyunun multiplayer modunda da kendini gösterdi ve kısa sürede büyük ilgi gördü.
Oyunun başarısından fazlasıyla memnun olan EA ve DICE kartlarını büyük oynamaya karar verdiler ve ciddi şekilde Modern Warfare 2′ye kafa tutabilecek bir oyun geliştirmenin peşine düştüler. Geçen ay multiplayer demosu yayımlanan oyun beklentileri de aşan bir ilgi ile karşılaştı. Bizim ilk izlenimlerimiz de fazlasıyla olumluydu, takım oyununa izin veren ama bireyselliği de tümden çöpe atmayan oyun yapısı oldukça zevkli kapışmalara sahne oluyordu. Battlefield serisinden alışık olduğumuz noktaları ele geçirme/savunma temalı oyun modu da hala çok eğlenceli. İlk oyunda kısa süresi yüzünden eleştirdiğimiz senaryo modundan beklentilerimiz yüksek, multiplayer modunun da ilgi göreceği bir gerçek. Bakalım oyun tam sürümde tüm kartları doğru oynayabiliyor mu?
SUNUM:
Bad Company 600 MB civarında bir ön yükleme istiyor bizlerden. Oldukça kısa sürede bu yüklemeyi atlatacaksınız, merak etmeyin. Ardından multiplayer demosundan alışık olduğumuz, sarı ve beyaz tonların ağırlıkta olduğu sade ama etkileyici menü ile karşılaşıyoruz. Görsel sadelik etkileyici müzikle desteklenmiş ve ortaya çıkan sonucun çarpıcı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yatay olarak ilerleyen menü seçenekleri de tamamen kullanıcı dostu bir şekilde tasarlanmış, her şey çok açık. Tek kişilik görev ve multiplayer modları dışında ileride yayımlanacak olan indirilebilir içeriklere ulaşabileceğiniz bölüm, ekstralar ve ayarlar, seçeneklerimizi oluşturuyor. Menü tasarımındaki rahatlık ile daha ilk dakikadan oyuncunun sevgisini kazanmayı başarıyor Bad Company 2. Kısacası; tasarımdaki sadelik ile etkileyici ve esnek olmayı başarabilen, yetkin bir yapımcının en ufak detayda bile nasıl başarılı olabileceğini gösteren bir oyun bu.
ÖYKÜ:
İlk oyunda kendi kafalarına uyup bir kamyon dolusu altının peşine düşen ve dört kişiden oluşan ekibimiz gene karşımızda. Bu sefer çok daha ciddi bir görev veriliyor kendilerine. 2. Dünya Savaşı sırasında, Amerika’nın bir ülkenin kaderini değiştiren talihsiz atom bombası kararından kısa bir süre önce bilinmeyen bir Japon adasında çok gizli bir silah geliştirilmektedir; ”Aurora”. Japonlar tarafından geliştirilen bu silah inanılmaz bir yıkıma sebep olur ve gizli teknolojiye sahip ”Aurora” ortadan kaybolur.
Yaklaşık 60 yıl sonra tekrar ortaya çıkar bu silahın ismi. Böylece Kuzey Amerika’da başlayan maceramız da start alır. Gene Marlowe isimli karakteri yöneteceğimiz Bad Company ekibi bu silahın izini sürmekle görevlendirilir. Ancak işimiz hiç kolay olmayacak çünkü Rus ordusu ve Güney Amerika’da ortaya çıkan gizemli bir militan ordusu da aynı amacın peşindedir.
Bad Company 2 ilk oyuna oranla çok daha zengin bir hikayeye sahip. Three Kings isimli muhteşem filmi oldukça anımsatan hikayesini yeterince derinleştiremeyen ilk oyunun aksine, öykü anlatımı konusunda daha yetkin bir şekilde ve derin bir hikayeye sahip olarak karşımıza çıkıyor BC2. Ekibimizin esprili karakterleri de aynen korunmuş, bu da ciddi anlarda bile gülmenizi sağlayan sağlam diyalogların yer almasına olanak tanıyor. Tek kişilik görev modunun süre olarak da yeterli olduğunu söylememiz mümkün. Normal zorluk seviyesinde oyunu 7-8 saat gibi bir zaman diliminde bitirebilirsiniz. Multiplayer moduna ağırlık veren bir oyun için yeterli sayılabilecek bir süre bu. Tabii ki daha fazlasını isterdik, ancak günümüz FPS oyunlarında tecrübe etmeye alıştığımız süreler hep bu ne yazık ki. Bu noktada tek bir şikayetimiz olabilir; o da hikayenin çarpıcı bir finalle sonlanmaması. Modern Warfare 2′nin dramatik yoğunluğu epeyce yüksek olan finalinin yanında fazlasıyla sade bir şekilde sonlanıyor Bad Company 2. ”Bitse de multiplayer’a gitsek” havası sezinlemedik değil hani.
GRAFİKLER:
Bad Company 2 FrostBite grafik motorunun tüm nimetlerinden yararlanan bir oyun. Karakter animasyonlarından mekan çalışmalarına kadar her yerde bunun etkisini rahatlıkla görmek mümkün. İlk olarak karakterleri ele alalım. İlk oyundaki hafif puslu ve kumlu hava devam oyununda da karşımızda. Bu da karakterlerin yüz animasyonlarında ufak kumlanmalara yol açıyor. Ancak DICE bu görsel tarzı kendi avantajına çevirmeyi de başarmış. Karakterlerimizin yüz animasyonları kaliteli, mimiklerindeki zenginlik sayesinde bulundukları ruh halini rahatça kavrayabilirsiniz. Beden animasyonlarına baktığımızda da çok kaliteli bir işçilik çıkıyor karşımıza. Her bir düşman bile bu kaliteden nasiplenmiş, vurulup düşerken çok gerçekçi animasyonlar sergiliyor ve göz okşuyorlar.
İlk oyunda yer alan ve yeni versiyonuyla karşımızda olan bir özellik daha var; Destruction 2.0. Bu özellik sayesinde binalar dışındaki pek çok obje de patlama ve yoğun ateşten hasar alıyor ve parçalanıyor. Bu dinamik yapı da oyuncuyu almak üzere olduğu her kararı 2 kez düşünmeye itiyor. Örneğin; roketatar ile size kucak dolusu sevgi roketçikleri yollayan bir düşmandan sakınmak için, malzemesinden çalındığı belli olan zayıf bir binanın duvarına yaslanmak pek yararınıza olmayacak. Çünkü tek bir roket atışıyla bina parçalanacak ve duvarlar üstünüze düşüp ölmenize sebep olacak. Siper alabileceğiniz ufak beton parçalar dahi tüm patlamalardan etkilenip parçalanabiliyor. Bu da sizi daha hareketli ve yer değiştirmek zorunda olduğunuz bir oyun tarzına itiyor.
Parçalanabilir çevre ise (gene ilk oyunda olduğu gibi ama çok daha zengin bir şekilde) BC2′nin en önemli silahlarından. Çoğu oyunda olduğu gibi göstermelik, oyuncunun gözünü boyamaya yönelik değil bu özellik. Kendi yolunuzu patlatıcıların yardımıyla açabilir ve çizgisel bir oyun yapısının içinde kendi özgürlüğünüzü ilan edebilirsiniz. Ekibinize ağır darbe veren bir zırhlı araç düşünün, açığa çıktığınız anda sizi tahtalı köy istikametine sokmaya kararlı. Binaların duvarlarını patlatarak alternatif bir yol oluşturabilir, aracın tam arkasına çıkıp son darbeyi vurabilirsiniz. Düşmanların sizi sardığı ve tank ateşiyle yok etmeye çalıştığı bir anda, sıkıştığınız binadan kurtuluşunuz da gene patlayıcılar sayesinde duvarın belli bölümünü yıkıp kaçmak olacak. Oynanabilirlik ile doğrudan alakalı bu özellik ve detaylarına o başlıkta gireceğiz ancak görselliğe etkisi de yadsınamaz. Destruction 2.0 sayesinde binaları havaya uçurabiliyor, süzülen tuğla ve PVC parçalarını her bir detayına kadar görebiliyor ve şaşırıyorsunuz. Kısacası; BC2 sayesinde parçalanabilir çevreyi görevinize ilerleyen yolda araç olarak kullanabilirsiniz.
FrostBite’ın sayesinde açık alanlarda muhteşem sonuç veriyor Bad Company 2. Özellikle tropik ormanda geçen bölümlerde geniş plan manzaralar inanılmaz, AA sorunundan çoğu zaman bahsetmek mümkün değil. Orman modellemesi de oldukça başarılı; rüzgarda salınan ağaçlar, yapraklar, yoğun ateş altında parçalanan bitki örtüsü gibi görsel detaylar ekranı zenginleştiriyor. Bu bölümlerde tasarım olarak Crysis’i anmadık dersek yalan olur, özellikle güneş ışığı altında ormanda ilerlediğimiz bölümler Yerli Kardeşler’in klasiğinden fırlamış gibi duruyor. Araç tasarımlarında da bir benzerlik söz konusu ancak askeri araçların genel çizgilerini düşündüğümüzde bu benzerlik zaten pek çok oyun için kaçınılmaz hale geliyor. BC2′de kullandığımız araçların modellemeleri ise gayet başarılı. Özellikle tankların dijital görüş açısına geçtiğimizde kendimizi bu kaslı aracın içinde hissediyor ve eksiksiz bir şekilde atmosfere kapılıp gidiyoruz.
Patlama efektleri oldukça başarılı. Özellikle binalara veya düşman siperlerine yakın duran varilleri vurduğunuzda ortaya çıkan alev ve parçalanma efektleri göz alıyor. Varillerin veya patlayan araçların yakınında bulunan binalarda parçalanıyor, düşmanlar havaya fırlıyor veya yanarak koşturuyorlar. Bu çarpıcı görsellik elbette oyun zevkini doruklara çıkaran özelliklerin başında geliyor. Şiddetimize maruz kalan düşmanlardan bahsetmişken, şunu da kısaca belirtelim; Bad Company 2 Battlefield serisinde kan efektinin yer aldığı nadir oyunlardan. Düşmanlar vurulduklarında vücutlarından abartıya kaçmayacak şekilde kan fışkırıyor. Ancak bu hasarı bedenlerinde göremiyoruz ne yazık ki. Bu da grafik şiddetin bilinçli olarak kısıldığına ve daha geniş bir kitleye hitap edilmek istendiğine işaret ediyor.
Peki Bad Company 2′nin kötü yanları yok mu? Elbette var. Öncelikle kaplamalar konusunda zaman zaman büyük sıkıntılara sahip oyunumuz. Özellikle kapalı mekanlarda bu sorun daha fazla su yüzüne çıkıyor ve gözümüzü ısırıp bizi rahatsız ediyor. Ancak Modern Warfare 2′deki kadar acınası kaplamalar yok karşımızda. Açık alanlardaki kusursuz arka planı da arkasına alan BC2 bu eksikliğini kapatıyor ancak kapalı mekanlarda kendisine siper olacak birşey kalmadığı için kaplamaların sırıtması kaçınılmaz. Elbette parçalanabilir çevre gibi zor bir özelliği kusursuz bir şekilde yansıtmayı başaran bir oyunun başka özelliklerinin kalitesinden kısması anlaşılabilir birşey. Işıklandırma konusunda da madalyonun iki yüzüne de sahip BC2. Tropik bölgelerde, kum fırtınasının hüküm sürdüğü çöllerde ve karla kaplı dağlarda muhteşem ışıklandırmalarla karşılaşıyoruz. Güneşin toprağa kırılarak ulaşan ışıkları, suya vuran ışığın duvarlarda sahnelediği ışık gösterisi gibi detaylar gerçekten muhteşem. Ancak söz konusu gölgelendirme olduğunda DICE’ın dersini iyi çalışmadığını görüyoruz.Muhteşem ışıklandırmanın objelere vurmasıyla oluşan gölgeler oldukça kötü. Göze oldukça kötü gelecek kadar pikselleşen gölgelendirmelere kafayı takarsanız oyundan soğuyabilirsiniz. O yüzden dağa, bayıra, gökyüzüne bakmaya devam edin.
Silah modellemeleri ne yazık ki çok başarılı değil. Özellikle Modern Warfare 2′nin bu konudaki başarısı düşünüldüğünde, BC2′nin sırıttığını bile söyleyebiliriz. Silahların düşük poligon sayısı oyunun genel görselliğiyle ters düşüyor, elinizde tuttuğunuz silahın detaylarını net olarak göremiyor, sizin koşarken sergilediğiniz aksiyonlara vermesi gereken tepkiyi hissedemiyorsunuz. Ayrıca sniper tüfeği ile zoom yaptığımızda ekranın hiç hareket etmeden sabit kalması da gerçekliğe vurulan bir darbe olarak dikkat çekiyor. Eğer ekibimiz nefes almayan zombilerden oluşmuyorsa, bu eksikliği hiç bir DICE elemanı mantık yoluyla açıklayamaz bizlere.
Oyunda ilginç ufak bug’lar da mevcut. Örneğin; nişan aldığınız bir mekanda düşmanların bir anda belirdiğine tanık olabilirsiniz. Uzay Yolu ekibinden olduklarını tahmin ettiğimiz bu ekip ışınlanma teknolojisi sayesinde bir anda beliriveriyorlar ve haritaya kondukları anda size ateş etmeye başlıyorlar. Aynı şekilde öldükten sonra da cesetlerin zaman zaman ortadan kaybolduğunu görebilirsiniz. Işınlanma hastalığı öldükten sonra da devam ediyor düşmanlarda, ilginç. Ancak bu sorunlar ufak boyutlarda ve oyun boyunca sürekli karşınıza çıkmıyor, merak etmeyin.
Özetle; Bad Company 2′nin grafiklerine baktığımızda multiplatform FPS’lerin pek çoğundan ve özellikle ciddi şekilde kafa tuttuğu rakibi Modern Warfare 2′den çok daha güzel gözüktüğü bir gerçek. Geniş planda sunduğu muhteşem grafikler, fizik kanunlarına uygun şekilde parçalanabilir bir çevre ve başarılı animasyonlar sayesinde görsel olarak çok başarılı bir oyun BC2.
OYNANABİLİRLİK:
DICE’ın belki de en önem verdiği ve Modern Warfare 2′ye kafa tutmayı hedeflediği başlık bu. Bad Company 2 piyasadaki çoğu FPS’den çok daha eğlenceli ve doyurucu bir oyun tecrübesi sunuyor. Tek kişilik görev modunun kalitesini bir yana bırakırsak, asıl önem verdiği multiplayer moduyla da sizi aylarca oyalayacak kalitede bir yapım bu.
BC2 parçalanabilir çevre özelliğini oyunun her anına yedirmiş durumda. Tek kişilik görev modunda bu özelliği sayısız kez kullanarak kendinize avantaj sağlayabilir, başınızın sıkıştığı noktalarda kurtuluş yolu açabilirsiniz. 7-8 saatlik bir süre sunan hikaye modu soluksuz bir aksiyon vaadediyor size. Tüfeğinizin soğumasına izin vermeyen bu macerada farklı araçları kullanmak da çeşitliliği ve tabii ki beraberinde eğlenceyi arttırmış. ATV, Helikopter, hücum bot, Hummer ve en önemlisi tank gibi pek çok aracı kullanabilir, düşmana ağır hasar verecek ateş gücüne sahip olabilirsiniz.
Aslında çizgisel bir oyun BC2. Ekibinizden uzaklaşıp haritanın siyah bölgelerine girdiğinizde 10 saniye içinde geri dönmenizi istiyor oyun, aksi takdirde size bir paket mayın hediye edip ölmenize yol açıyor. Ancak bu çizgisellik gene bir üst paragrafta sözünü ettiğimiz parçalanabilir çevre sayesinde kendisini yoğun bir şekilde hissettirmiyor. Gideceğiniz yön belli olabilir, ancak haritanın size açık olan yerinde her binayı özgürce kullanarak ilerleyebilir, düşman saldırılarına çok farklı noktalardan karşılık verebilirsiniz. Açıkçası oyun boyunca 1-2 yer dışında bu çizgiselliğin farkına bile varmadım diyebilirim. Üstelik bir kaç bölümde sizi ATV veya jeep ile özgür bırakıyor oyun ve istenen noktalara dilediğiniz şekilde ulaşmanıza izin veriyor (Far Cry 2′de olduğu gibi). Parçalanabilir çevreyi etkin kullanabilme ve araç kullanımı sayesinde bu maceranın nasıl bittiğini anlamayacak, keşke biraz daha sürse diye hayıflanacaksınız.
Oyun boyunca pek çok farklı silahı kullanabileceksiniz. Ancak burada dikkat etmeniz gereken bir şey var. Öldürdüğünüz düşmanlar çeşitli silahlara sahip ve bunları kullanmayacaksanız bile mevcut silahınızla değiştirip tekrar bırakmanızda fayda var. Bu işlemi yaptığınız zaman eğer o silahı ilk kez elinize alıyorsanız ekranı dolduracak şekilde silahın ismi ve resmi açılıyor. Bu ne anlama geliyor peki? Oyunda cephaneniz tükendiğinde veya silah değiştirmek istediğinizde imdadınıza yetişen büyük ve sarı renkte kutular var. Burada taşıyabildiğiniz iki silahı değiştirebilirsiniz. İşte düşmanlardan aldığınız ve etkinleştirdiğiniz silahlar bu kutularda da aktif hale geliyor ve seçilebilir olarak sizi bekliyor. O yüzden hiç bir düşman silahını es geçmeyin.
Oyunun vuruş hissi MW2′de olduğu kadar tatmin edici değil. Bu söylediklerimizden çok kötü izlenimler edinmeyin sakın, sadece MW2 kadar iyi değil. Kullandığınız silaha bağlı olarak çok tatmin edici tepkiler alabiliyorsunuz. Özellikle tek kişilik hikaye modunda vuruş hissi daha dengeli. Multiplayer da ise bu his ilginç bir şekilde biraz daha kayboluyor ancak piyasadaki pek çok örnekten (MAG’dan bile) iyi olduğu da bir gerçek. MW2′yi bu konuda lider yapan şey, düşmanla yakın temasın çok olması aslında. Bu da silahın tepkimesiyle birlikte heyecan pompalayan bir görüntü oluşturduğu için vuruş hissi maksimum seviyeye çıkıyor. BC2 ise çok daha geniş planda aksiyon sunan bir oyun. İster hikaye modunda, ister multiplayer’da olsun, oyunda çok daha uzak alanları bile kontrol etmeniz şart. Elinizdeki silahın menziline bağlı olarak karınca kadar ufak düşmanları bile devirebilirsiniz.
Oyunun sağlık sistemi pek çok FPS’de olduğu gibi; vurulduğumuzda hemen siper alıp soluklanırsak yavaşça iyileşiyoruz ve öbür tarafın yolcusu olmak üzere olduğumuzu belirten kırmızı çerçeve yokolmaya başlıyor. BC2′nin oyuncunun gözünün yaşına bakmayan bir oyun olduğunu belirtelim hemen. Normal zorluk seviyesinde dahi bazı bölümlerde defalarca ölebilirsiniz. İyi dengelenmiş bu zorluk seviyesi canınızı sıkmak yerine hırslandıracak ve mekanı daha etkili kullanmanın yollarını aramaya itecek.
Gelelim multiplayer moduna. Asıl eğlence işte burada başlıyor. Şimdilik dört tane oyun moduna sahip BC2. Şimdilik diyoruz çünkü ileride yayımlanacak eklentilerle oyuna yeni mod’ların gelmesi söz konusu (ilk oyunda da böyle bir eklenti olmuştu hatırlarsanız). Önceki oyunda beş olan sınıf sayısı ise dörde düşürülmüş durumda. Ancak oldukça başarılı bir karakter gelişim sistemiyle bu bir eksiklik olmaktan çıkmış. Dilerseniz ilk olarak oyundaki mod’lara ve sınıflara kısaca bakalım;
Oyun mod’ları
- Rush: Multiplayer demo’da da tecrübe ettiğimiz mod. Burada amaç düşman üssündeki iki noktada yer alan kasaları patlatmak. Bir takım saldırırken, diğer takım ölümüne bu kasaları korumak zorunda. Aşamalı olarak ilerleyen bu mod fazlasıyla eğlenceli. Burada saldıran takımın dikkat etmesi gereken en önemli şey ekranın sol alt köşesinde bulunan rakam. Savunma yapan takım sizin ekipten her bir elemanı öldürdüğünde bu rakam azalıyor. Eğer düşmanın iki kasasını da bu sayı sıfıra ulaşmadan patlatamazsanız takımınız kaybediyor. Savunma yapan takım ise sayısız ölme hakkına sahip.
- Conquest: Battlefield’ın klasik modu olan Conquest’te amacımız düşmanın elinde veya boşta olan bayrakları ele geçirmek. Düşmanın barını en hızlı düşüren takım oyunun galibi oluyor. Bu mod saf eğlence vaadediyor, son dönemde Battlefield 1943 ile fazlasıyla haşır neşir olanların bırakamayacakları bir mod Conquest.
- Squad Rush: Rush modunun maksimum 8 oyuncuya kadar destek veren hali. Eğer arkadaşlarınızla ekip olup oynuyorsanız bu mod tam size göre.
- Squad Deathmatch: 16 oyuncuya kadar destek veren, 4 kişiden oluşan dört takım halinde oynadığınız klasik Deathmatch modu. Modern Warfare 2′ye bağımlı bünyelerin en çok ilgisini çekecek olan mod Squad Deathmatch bizce.
Sınıflar
- Assault: Makineli tüfeğe sahip olan sınıf. İkinci silah olarak tabanca taşıyan bu sınıfın özel yeteneği yıkım gücü yüksek bomba özelliğine sahip olması.
- Engineer: Hasar görmüş araç ve silahları tamir etme yeteneğine sahip olan bu sınıfın ikinci silahı roketatar.
- Recon: Sniper tüfeğine sahip olan bu sınıf, C4 kullanma özelliğine de sahip aynı zamanda. Özellikle yüksek tepelerin bulunduğu haritalarda büyük avantaja sahip.
- Medic: Doktor olan sınıf. Yaralı arkadaşlarını iyileştirme yeteneğine sahip olan bu sınıfın silahı ağır makineli tüfek.
Oyunda çok ilginç bir tecrübe sistemi var. Hangi sınıfı seçip onda başarılı skorlar yakalarsanız sadece o sınıfa ait silahlarda yeni özellikler açılıyor. Yani sürekli Assault sınıfıyla oynarsanız yeni makineli tüfekler ve geliştirilebilir yan özellikler açabiliyorsunuz. Oyun içinde farklı sınıfları seçerek hepsini biraz geliştirme yolunu da seçebilirsiniz. Üstelik açılan silahları dilediğinizce respawn süresinde değiştirebiliyorsunuz. Örneğin; Assault sınıfını seçerken silah bölümüne geçip silahlar arasında geçiş yapabilirsiniz. Bu esnek yapı oyuna fazlasıyla eğlence katıyor.
Oyunda arkadaşlarınızla bir ekip yani Squad oluşturabilirsiniz. Üstelik ilk oyundaki gibi dört kişi olma zorunluluğu da artık yok. Yani iki kişi bile olsanız ufak bir ekip olabilir, üstelik ekibi dışarıdan gelecek yabancı üyelere karşı kilitleyebilirsiniz. Bunun size ne faydası olacak peki? Respawn olurken haritada ekip arkadaşınızın yerini görebilir, onun bulunduğu yerden oyuna tekrar başlayabilirsiniz. Dört kişilik ekiplerde daha fazla seçeneğe sahip olmanız elbette işinizi kolaylaştıracak, 4 farklı noktadan oyuna başlama şansına sahip olacaksınız.
Multiplayer modunu rakiplerinden farklı noktaya koyan en önemli özellik ise araç kullanımı. Helikopter, tank, ATV, jeep, uzaktan kumandalı helikopter gibi pek çok araç takımınızın başarısında önemli rol oynuyor. Özellikle helikopter ve tankı yetkin bir şekilde kullanabilirseniz, ekip arkadaşlarınıza benzersiz bir güçle destek verebilirsiniz. Elbette bu araçların haksız rekabet yaratmasına izin vermiyor BC2, özellikle belli sınıflar bu araçları rahatça yok edebilecek silahlara sahip (roketatar ve C4 gibi). Dahası haritalarda yer alan özel yerleşik silahlar da bu zırhlı araçları çabucak ortadan kaldırabiliyor. Kısacası; tankın içindesiniz diye kendinizi güvende hissedip papatya toplamaya çıkmış Heidi gibi açık alanlara çıkmayın, taktik yapmayı deneyin.
Multiplayer’da yer alan haritalar gerçekten muhteşem. Çoğu tek kişilik görev modunda yer alan haritalar ancak boyutları ve köşelere eşit dağılımıyla oynaması çok zevkli haritalar olarak dikkat çekiyorlar. Boyutları ne küçük, ne de büyük olan haritaların özelliği ise (oynadığınız mod’a bağlı olarak) genişlemesi. Rush ve Squad Rush mod’larında iki noktayı ele geçirdiğinizde veya kaybettiğinizde hedef haline gelen yeni iki nokta beliriyor ve bu noktalar haritanın genişlemesiyle ortaya çıkıyor. Yani aynı oyun içinde sürekli değişen bir harita var.
Bad Company 2′nin multiplayer modu sürekli olarak Modern Warfare 2 ile karşılaştırılıyor. İçerdiği taktik ağırlık ve takım oyununun MAG’daki gibi hayati olmamakla birlikte etkili olması sebebiyle MW2′den ayrılıyor BC2. Ayrıca Conquest ve Rush modlarının inanılmaz eğlenceli olduğunu ve oyuncuyu garip bir şekilde etkisi altına aldığını da belirtelim. Ek olarak şunu da belirtelim; BC2 kendi adanmış sunucularına sahip. Bu yüzden neredeyse kusursuz, lag sorununun olmadığı bir multiplayer tecrübesi sizleri bekliyor. MW2′de sık sık yaşanan oyundan düşmeler, sunucu problemleri ve lag sıkıntısından Bad Company 2′de eser yok. Pürüzsüz bir oyun tecrübesi sunan yapımcıları al yanaklarından öpüyor, teşekkür ediyoruz.
SESLER:
Battlefield: Bad Company 2′yi geliştirirken her anlamda çıtayı yükseltmeyi, en büyük rakibi olarak gördüğü MW2′yi geride bırakmayı arzulamış DICE. Ses başlığı altında da bunu çok iyi bir şekilde görüyoruz. Ses efektleri konusunda uzun zamandır bu kadar çarpıcı bir FPS görmemiştik. Dolby TrueHD kalitesini arkasına alan oyunu ses sistemiyle oynadığınızda kolonlarınızın patladığını, kaosun ekrandan fırlayıp odanıza yerleştiğini hissedeceksiniz. Muhteşem silah sesleri, binaları patlattığınızda oluşan parçalanma efektleri, yanıbaşınızda bir bomba patladığında işitme yetinizin kaybolması ve tüm gürültünün yavaşça tekrar kolonlara gelmesi gibi detaylar sayesinde alkışı hakediyor yapımcılar.
Seslendirmeler aynen ilk oyunda olduğu gibi yeterince iyi. En zor durumda dahi kendi aralarında şakalaşmayı ihmal etmeyen ekibimiz yüzünüze ufak bir gülümseme oturtmayı başarıyor. Yan karakterler ise aynı oranda kaliteli değil ve senaryodaki rollerinin önemine rağmen diyaloglardaki etkileyici anları yeterince başarıyla vurgulayamıyorlar. Gene de oyunda çok yan karakter olmadığını ve genellikle diyalogların ekibimizin arasında geliştiğini belirtelim.
Müzikler tek kelimeyle çok başarılı. Özellikle ana menüde çalan (multiplayer demosunda da yer alan) tema müziği etkileyici. Keskin yaylı melodilerinin tansiyon yüklediği bu parça oyun içinde de zaman zaman karşımıza çıkıyor. Bunun dışında ansızın çalmaya başlayan eğlenceli country ve rock parçaları da oyunda yer alan hınzır havayı başarıyla destekliyor. Kesinlikle çok başarılı.
SONUÇ:
Battlefield: Bad Company 2 eksiksiz bir macera sunuyor oyunseverlere. 7 saat gibi ortalama sayılabilecek bir süreye sahip hikaye modunda durmak bilmeyen bir aksiyona sahip ve eğlenceli dinamikleri sayesinde bitmesini istemeyeceğiniz bir macera olarak dikkat çekiyor. Asıl aksiyon ise online arenada. Dört tane oyun moduna sahip oyun kendine has karakter gelişim sistemiyle ve ekip ruhuna saygı duyan oyun yapısıyla saatlerin nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir eğlence vaadediyor. Bu oyunu MW2 ile karşılaştırmak oldukça yersiz aslında. MW2 saf aksiyonu takım ruhunu ve saf gerçekliği çok da umursamadan sunmasıyla popüler zaten. BC2 ise aksiyonu geniş plana yayan, takım ruhuna az da olsa sırtını yaslayan ve pek çok aracı da kullanmanıza izin vererek heyecanı farklılaştıran bir oyun. Eğer bu oyun yapısını severseniz, bütün bir yıl boyunca oynayacağınız multiplayer oyununuzu buldunuz demektir.
Sunum: 9.3 / 10
Grafikler: 9.2 / 10
Oynanabilirlik: 9.3 / 10
Sesler: 9.6 / 10
GENEL: 9.4 / 10
ARTILAR:
- Muhteşem grafikler,
- Parçalanabilir çevrenin mükemmel kullanımı,
- İnanılmaz ses işçiliği,
- Bağımlılık yapan multiplayer,
- Başarılı hikaye,
- Sorunsuz kontroller ve başarılı oyun dinamikleri
EKSİLER:
- Gölgelendirmelerdeki kusurlar,
- Bazı ufak görsel bug’lar,
- Zayıf silah modellemeleri,
- Vuruş hissinin tam verilememiş olması
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]rar şifresi:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]