[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Jack Craven adlı karakterimiz filmlerden bildiğimiz esrarengiz geçmişe sahip o eski ajanlardan biri. Genelde aman tanrım yine klişe bir karakter, yine klişe bir hikaye diyeceğimiz noktada durmamız icap ediyor. Çünkü Jack her ne kadar bilindik bir tablo çiziyor olsa bile, bu sefer olayların tadı bambaşka. Oyun, diğerleri için büyük bir yıkım aslında. Gerek kullandığı teknoloji, gerek atmosferi ve senaryosu ile dört dörtlük bir yapım. Yıllar önce Half-Life ile yaşadığımız heyecanı kat kat fazlasıyla yaşattığı gibi var olan ve olabilecek rakiplerinin birkaç adım önünde yerini alıyor. Doom 3 ve Half-Life 2 gibi oyunlar yaptık, şunu şuradan yansıttık, hatta onlar demolarını ve resimlerini yayınlaya dursunlar biz Far Cryımızı incelemeye başlayalım.
Öncelikle oyun hakkında bizleri ilgilendiren özel konulardan biri yapımcı ekipte üç Türkün yer alıyor olması. Almanyada yaşayan bu arkadaşlarımız ayrıca kurucu üyelerden. Yapımcı ekibin geri kalanından bir iki kelimeyle bahsetmek gerekirse, dünya karması dememiz yeterli sanırım. Oyun yapımının milletlere özel olmadığını, bilgisayarın ve dilinin her yerde aynı olduğunu belirtip incelememize geçelim hemen.
Jack Carver yelkenlisiyle huzur içinde denizlerde yol almaktadır. Tropik adalardan birine kim olduğu pek de belli olmayan bayan yolcusunu bırakır. Bundan kısa bir süre sonra teknesi saldırıya uğrar. Jack her geçmişi bilinmezlerle dolu klişe karakterler gibi bu saldırıdan sağ kurtulmayı başarır ve adaya çıkar. Bundan sonrası Jackin hayatta kalma mücadelesi ve adadaki sır perdesini ortadan kaldırmaya çalışmasının hikayesidir. Konu ilk bakışta gayet sığ ve basit görünmesine rağmen ilerledikçe karşımıza çıkan karakterler, beklenmedik şekilde gelişen olaylar atmosferi sürekli canlı tutuyor. Ateş etmek ve saklanmaktan daha fazla yapacağınız bir şey varsa o da merak içinde Far Cry oynamak. Far Cry gerçekten de sağlam bir kurguya sahip. Görkemli grafiklerin de katkısı ile sinema perdesinden çıkmış birçok sahneye oyun boyunca şahit oluyorsunuz ki her anın tadı gerçekten damağınızda kalıyor.
Kullanılan grafik motoru Cry Engine tamamen yapımcı ekibin eseri. Yakın gelecekte bu motorla yapılmış bir çok oyun göreceğimize eminim. Sebeplerini anlamak için oyunu birkaç dakika oynamanız yeterli. Şu ana kadar oyun içindeki detayların en etkileyici olduğu yapım diyebiliriz. Ayrıca bu tür bir oyunda gördüğüm en sağlam karakter animasyonlarına sahip. Karakterlerin hareketleri gerçekçi ve çok yumuşak. Oyunun büyük bölümü tropik bir adada geçse de, kapalı mekanlarda da bulunuyoruz. Canlandırılması gerçekten güç olan orman ortamından, daha az detay içeren binalara girdiğinizde bir kez daha büyüleniyorsunuz.
Kısmen ya da tamamen ormanda geçen bir çok oyunla tanıştık daha önce. Yakın tarihte oynadığım Vietcong: Alpha Fist bunlara iyi bir örnek olabilir. Ancak hiçbir oyunda bu kadar çok detayın bulunduğunu sanmıyorum. Ağaçlar, otlar, sarmaşıklar, sağda ve solda uçuşan kuşlar, böcekler v.b. ... Gökyüzü, deniz, kumsal, orman o kadar iç içe ve gerçekçi ki oturup manzarayı seyretmek istiyor insan. Otların arasında sürünürken ağaçların dallarını ya da yaprakların gölgelerini silahınızın üstünde görebiliyorsunuz. Direkt baktığınızda ise güneş gözünüzü alabildiği gibi, ağacın arkasında sigarasını içen düşmanınızın gölgesini boylu boyunca önünüzde uzatabiliyor. Güneşi arkanıza aldığınızda abartıp karşı tepedeki sniperın dürbününden yansıyan ışığıda görmeniz mümkün. Tek tek anlatmaya kalkarsak canınınız sıkılabilir kısacası Far Cry oldukça canlı grafiklere ve de detaylara sahip.
Ortamın görüntüsünü bozan tek şey ise adanın yerlisi olmadıkları belli olan düşmanlarınız. Adada birşeylerin döndüğünü ve bir araştırma merkezi olduğunu anlamanız pek fazla uzun sürmüyor. Dr. Moreau ile ne zaman karşılaşırız acaba diye düşünürken tepenizde uçan helikopter ve çenesi hiç durmayan silahlı tipler sizi düşüncelerinizden arındırıveriyor. Yaratıklar ile karşılaştığınız noktada ise zaten düşünmeye pek vaktiniz olmuyor. Yapay zeka grafikler kadar olmasa bile oldukça iyi. Düşmanlarınız genelde ne yapmaları gerektiğini biliyorlar. Silahlarını doğru dürüst kullanabildikleri gibi, sağa sola koşturuyor, izinizi sürüyor, siper alıyor, kafalarına göre değil grup olarak da hareket etmeyi becerebiliyorlar. Başlarda göze çarpan bir eksiklik, yapay zekanın, çıkarttığınız en ufak gürültüde bile abartı bir şekilde harekete geçmesi idi. Bir hışırtı duyanın hemen genel alarm vermesi oldukça saçma geliyordu. Özellikle adada görülen hawaii tişörtlü adamın karşısında silahlı ve tecrübeli koca bir ordu varken. Ancak oyunda ilerledikçe abartı alarmların aslında boşa olmadığını, sizin hakkınızda atıp tutan askerlerin sizden değil de neden korktuklarını anlıyorsunuz. Bu arada evet düşmanlarımızın tamamı geveze(en azından insan olanların). Sahip olduğumuz dürbün 800 metreye kadar zoom yapabiliyor. Ayrıca o an baktığınız bir noktadaki tüm sesleri duymanızı sağlıyor. Dürbün ile tespit ettiğiniz düşmanlarınız da radarınıza ekleniyor. Bu yüzden, görüş mesafesinin kısa olduğu noktalarda sık sık dürbünü kullanmakta fayda var. Aksi taktirde düşmanınızla burun buruna gelene dek görme şansınız çok az. Ayrıca askerlerin kendi aralarında yaptıkları konuşmaları dinlemek oldukça yararlı olabiliyor. Neler olup bittiği hakkında fikir edinebileceğiniz gibi, az sonra başınıza gelecekler hakkında da ipuçları alabiliyorsunuz.
Sesler oyunda başka önemli bir faktör. Göremediğiniz anlarda duyabiliyor olmak hayatınızı kurtaracaktır. Dürbününüz duvarların arkasını göremediğinden düşmanların yerini tespit etmekte oldukça yararlı. Ayrıca düşmanlarınız sizin gibi sinsice yanınıza yaklaşırken gözlerinizden çok kulaklarınız iş yapıyor. Sürünmeseler de çöküp sakin sakin ilerleyebiliyor, sizi son gördükleri noktalara ateş açabiliyorlar. Yapraklara süründükçe çıkardıkları hışırtılardan kendileri de rahatsız olup çöküp bir süre bekleyebiliyorlar. Çatışmalar aksiyon yoksunu ancak oldukça gergin geçiyor. Ancak bir kez tüm düşmanlarınızı tespit ettiğinizde biraz eğlenmeniz mümkün. Kullanılan fizik motoru oldukça iyi. Ayrıca birçok cisimle de etkileşimde bulunabiliyorsunuz. Başlarda en sık başvurduğum numara, sağda ve solda duran varilleri tepeden üstlerine yuvarlamaktı. Ya da bir noktada çalıların arasında fırlatıp, aynı çalıların arasında saklanmak. Askerler o noktaya doğru yaklaşırken etraflarından dolaşıp arkalarına geçmek, daha sonra yanlarındaki yakıt tankını patlatıp hepsini havaya uçurmak gibi eğlenceli şeyler yapmak mümkün. Tabi bunların hepsi ne kadar sabırlı olduğunuza kalmış. Aslına bakarsanız sabırsız olmak gibi bir şansınız da pek yok. Uzun lafın kısası paldür küldür ortama girerseniz ancak cesediniz çıkar.
Jack yalnızca dört tip silah taşıyabiliyor. Silahlara ek olarak dürbün, el bombaları v.b. ekipmanlar da bulundurabiliyorsunuz. Silah sistemi bana biraz Haloyu anımsattı. Silahları hızlı bir şekilde değiştirebilmek, tek tuş ile el bombalarını kullanabilmek dozu yüksek aksiyon imkanı sunuyor. Ancak tek kişilik oyunda bunun nimetlerinden çok fazla yararlanma şansımız olmuyor. Ancak yaratıklar ile karşılaştığımızda sıcak sahnelerle karşılaşabiliyoruz. Silah sisteminin nimetlerinden daha çok multiplayer ortamda faydalanıyoruz ki bundan az sonra bahsedeceğiz. Oyunda kullanılan silahların tamamı gerçek hayatta varolan silahlar. Uçuk kaçık bir sürü dengesiz silah yerine ne yaptığı ve yapabilceği belli cihazların kullanılması bence çok daha iyi. Kullanabildiğiniz her silahın karakteristik özellikleri net şekilde aktarılmış oyuna. Zaten her biri daha elinize aldığınız anda farklılıklarını hissettiriyorlar. Bazı silahlara alışmak gerçekten zaman alabiliyor. Mouseun sağ tuşuyla her silahla zoom yapabiliyoruz. Bu özelliği kullandığımızda karakterimiz daha yavaş hareket ediyor ve mouse hızı oldukça düşüyor. Uzak mesafelerdeki düşmanlara sakince nişan alıp temizlemek için birebir. Ayrıca sniper kullanırken space tuşu ile nefesimizi tutabiliyoruz. Böylece daha az oynayan crosshair daha rahat nişan almamıza imkan tanıyor.
Düşmanları birçok yerinden vurmak mümkün. Genellikle düşmanın kafasına nişan alarak tek isabetle işlerini bitirebiliyoruz. Askerlerin neredeyse tamamının çelik yelek giydiğini düşündüğümüzde zaten çok fazla bir alternatifimiz kalmıyor. Taşıyabildiğimiz silahlar dışında arada bir sabitlenmiş ağır makinelilere ve benzeri silahlara rastladığımız oluyor. Ancak sabit durmak ölmekle eş anlamlı olabildiğinden çok verimli olarak yararlanabildiğimizi söylemek zor. Silahlar dışında oyunda araçlar da mevcut. Bir iki çeşit jip, bot ve en ilginci ise oyunda bir de yelken kanat kullanıyoruz. Tabi bu araçları kullanmak genelde bir mecburiyet değil. Ancak haritaların ne kadar büyük olduğunu düşünürsek uzun mesafeleri katetmek açısından oldukça yararlılar. Bu yararları yanında bu araçların hiçbirinin kapalı bir kokpite sahip olmaması açık hedef haline gelmemize neden oluyor. Bulunduğumuz tropik adada bırakın alternatiflerini, gitmek istediğimiz bir yere yol bulmak bile genellikle güç olduğundan araçları terk edip yürüyerek gitmek daha uzun süre hayatta kalmamızı sağlıyor. Ayrıca araçlar imha edilebiliyor. İçinde olmadığımız sürece bunu bir avantaj olarak kullanmak mümkün. Özellikle düşmanlarımız söz konusu aracı siper olarak kullanıyorsa. Araçları kötü emellerinize alet edebildiğiniz gibi, varilleri tepelerden yuvarlamak, kutuları düşmanların üstüne devirmek, bir taş parçasını atıp dikkatleri başka bir noktaya çekmek gibi numaralar da mümkün. Genelde ister istemez bu numaralara başvuruyoruz. Quick Save özelliği bulunmadığından iki checkpoint arasını canlı geçmemiz gerekiyor. Genelde bu save noktaları aklı başında yerleştirildiğinden pek de bir sorun teşkil etmiyorlar. Ancak bir iki noktada araları bayağı açık. Savaşmaktan çok saklanarak etrafta gezmeniz gerekiyor ki beni pek rahatsız etmedi bu durum. Her an ölüm korkusu daha bir canlı tutuyor atmosferi. Ayrıca Ubisoft yeni patch ile Quick Save özelliğini oyuna dahil edeceklerini duyurdu.
Anlatmakla bitmeyecek birçok ayrıntıya daha sahip olan Far Cry kısaca özetlenebilecek tek bir soruna sahip. Bu sorun da sistem gereksinimleri. Eğer bu sorunu aşabiliyorsanız, neredeyse sıfır bug ile piyasaya çıkan bu şahane oyunu tadına vararak oynayabileceksiniz demektir. Tek kişilik senaryonun ortalama oynama süresi 20 saat civarında. Ancak mod yapımcılarını oldukça memnun edecek oyun daha uzun süre bilgisayarlarımızda yer kaplayacak gibi gözüküyor. Oyunun çıkışından bu yana yapılan birçok single ve multiplayer harita bulmak mümkün.
Tek kişilik oyunda, grafikleri, kurgusu ve atmosfer ile adeta bir devrim olan Far Cry multiplayer ortamda aynı gösterişe pek sahip değil. Öncelikle Far Cryda üç ayrı multiplayer mod bulunuyor. Free for all ve Team deathmatch zaten aşina olduğumuz multiplayer modları. Üçüncü modumuz ise UT serilerinden aşina olduğumuz Assault. Bir takım bir bölgeyi savunurken diğer takım bu bölgeyi ele geçirmeye çalışıyor. Dolayısı ile oyundaki en zevkli multiplayer modu da bu. Far Cry 32 oyuncuya kadar sunucuları destekliyor. Ancak mevcut haritaların tamamına yakını oldukça büyük. Sunucu tamamen dolu olsa bile zaman zaman etrafta boş boş dolanıp bir saat rakiplerinizi aramak zorunda kalabiliyorsunuz. Gizlilik unsuru ise unsur olmaktan çıkıp can sıkıcı bir hale gelebiliyor. Bunun dışında iyi bir noktaya yerleşmiş bir sniper tüm haritaya ve oyuna hükmedebiliyor ki oldukça can sıkıcı durumlarda kalmanıza neden olabiliyor.
Multiplayer
Multiplayer oynarken üç ayrı sınıf içinden bir karakter seçebiliyoruz. Bu seçim taşıyabileceğimiz silahlar ve yardımcı ekipmanları belirliyor. Grunt: Kısaca bildiğimiz asker. Eğer sürekli sıcak çatışmalara girecekseniz ve silah yelpazesinin daha geniş bir kısmından yararlanmak istiyorsanız kesinlikle seçilmesi gereken sınıf. Sniper: Bilin bakalım bu nedir. Tepeye tüneyip oyunu rezil etmek istiyorsanız ya da takım arkadaşlarınızı kollayıp takım stratejisinin bir parçası olacaksanız seçmeniz gereken sınıf. Sniper rifle dışında ateşli silah olarak sadece tabanca ile başlıyorsunuz. O yüzden sıcak çatışmalara en azından belli bir mesafeden fazla yaklaşmamakta fayda var. Support: Özellikle Assault modunda takımın kurtarıcısı. Support sınıfı oyuncular, baseleri tamir ve inşa etmek, takım arkadaşlarını iyileştirmek gibi becerileri yanında düşman yapılarını imha edebilmek gibi özelliklere sahip.
Hem tek kişilik senaryoda hem de multiplayer'da bir çok silah mevcut. Yukarıda bahsettiğim gibi bu silahların tamamı gerçek. Hayal ürünü aletler can sıkıyor zaten.
Machate: Ormandaki otları yada rakiplerinizi doğrayabilirsiniz. Oyunda sahip olduğunuz tek yakın dövüş silahı.
Falcon 357: Yarı otomatik tabanca. Şarjörü 8 kurşun alıyor. Düşmanın kafasına yapacağınız tek mermilik bir atışla rakibinizi öldürmeniz mümkün. Biraz fazla sekse bile M4ten çok daha fazla kullanacağınız kesin.
MP5 SMG: Artık hepimizin aşina olduğu silahlardan biri. Artı olarak susturucusu mevcut. Normal atış modunda seri ateş ederken alternatifinde tek tek ateş etmeniz mümkün.
P90 SMG: Şarjörü en kısa sürede değiştirilebilen ve en seri ateş eden silahlardan biri. Ancak çelik yelek sahibi oyunculara karşı pek etkili değil. Bu yüzden gövdeye değil kafaya her zamanki gibi.
M4 Assault Weapon: Shooter'ların vazgeçilmezlerinden M4. Oyunda en sık kullanacağınız silahlardan biri. Yüksek hasar, seri atış ve kontrol etmesi çok daha kolay.
AG36: Grenade Launcher sahibi makineli tüfek. Genel olarak oldukça etkili olsa bile Friendly fire açık serverlarda sıkça takım arkadaşlarınızı temizlemenize neden olabiliyor.
OICW Assault Weapon: Yine bir makineli tüfek. Ancak çarpma anında patlayan kurşunlara sahip kendisi. Alternatif atış modunda elbette.
Jackhammer Shotgun: Yarı otomatik Shotgun. Özellikle dar alanlarda ve kısa mesafelerde çok etkili. Etki alanı mesafe uzadıkça genişlediğinden açık alanlarda pek kullanmanızı tavsiye etmiyorum.
Sniper Rifle: Pek açıklamaya gerek yok. Ateş ederken space tuşuna basıp nefesinizi tutmayı unutmayın. Şarjörde kurşun olduğu sürece dürbün kapanmadığından seri şekilde kullanmak mümkün.
Machinegun: Ağır makineli tüfek. Oldukça seri ateş edebiliyor ve en yüksek hasarı veriyor. Ancak nişan almak ve namluyu hedefin üstünde tutmak pek de kolay değil. Ayrıca koşma hızınız taşıdığınız silahlara bağlı olduğundan, oyuncuyu oldukça yavaşlatıyor.
Bu silahların yanında belli başlı ekipmanlar taşıyabiliyoruz. El bombası, flashbang ve sis bombası sık sık kullanacaklarımızdan. El bombaları silah sisteminden ayrı tutuluyor. Aralarında geçiş yapmak için bir tuş daha atamanız gerekli. Default ayarlarda el bombası g tuşu ile atılıyor. Diğer tuşları da yakına alırsanız çatışma anında olukça seri olarak kullanmak mümkün. Sadece şarjör değiştirirken el bombası atamıyorsunuz. Bombalardan sonra en çok kullanacağımız ekipman ise dürbün. Yukarıda bahsetmiştik marifetlerinden. Ayrıca el feneri, patlayıcılar ve sağlık paketleri emrimizde. Taşıdığımız ve araçların üzerindeki silahlar dışında üslerde sabit silahlar bulmamız mümkün. Sadece iki çeşit sabit silah mevcut.
Mortar: Oldukça uzun menzilli ve inanılmaz etkili ancak ilk atışta hedefi bulmak biraz güç. İyice alışana kadar bol bol kullanmak gerekiyor. Ancak siz biraz aşağı biraz yukarı ayar çekmeye çabalarken diğer oyuncuların eğlencesi haline de gelebilirsiniz. Sık sık arkanıza bakmakta fayda var.
Vulcan Minigun: Bu hoş görünümlü makineli oyunda en seri ateş edebilen silah. İsabet oranı da oldukça yüksek. Ateş altında kalırsanız tek başınıza uğraşmak yerine takımdaki Snipera rica ediverin derim.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Öncelikle "farcray cd2.iso" dosyasını sağ tıklayıp "buraya çıkart" seçeneğini seçin.. Daha sonra "farcray cd3.iso" dosyasını sağ tıklayıp "buraya çıkart" seçeneğini seçin.
Her iki .iso dosyasını da winrar ile çıkarttıktan sonra üstte resimde görüldüğü gibi setup.W02 ve setup.W03 dosyalarını oluşturacak.
Şimdi resimde de gördüğünüz "FarCryAutoCD.exe" dosyasını açın. Açtıktan sonra "install" butonuna tıklayarak oyunu kurabilirsiniz..
İNDİRME LİNKLERİ;
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Diger linkler;
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RAR ŞİFRESİ:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]