Ben ki aksiyon oyunlarına karşı ziyadesiyle ilgili, bol aksiyon içeren sahnelerin müdavimi bir oyuncu olarak “Bu kadar da abartı olmaz!” sözlerini savuruyorsam, Just Cause 2’nin nasıl bir yapım olduğunu siz hesap edin. Tek kişilik ordu olma sorumluluğunu üstlenmeye alıştık, ama hareket halindeki araçlar üzerinde seksek oynamak, bitmek tükenmek bilmeyen paraşütlerimizle gök yüzünde süzülmek ve etrafta ne varsa sorgu sual dinlemeden patlatmak konusu hala fazlasıyla abartılı geliyor insana. Eğer dinmek bilmeyen bir tempo ile hikayeyi fazla kafaya takmadan, etrafta ne var ne yok parçalamak istiyorsanız, peşime takılın...
Dozaj hesabı
2006 yılının sonlarında piyasaya sürülen ve GTA’ya benzeyen yapısı ile ilgi toplayan Just Cause, içerdiği abartılı aksiyon sahneleri ile gündemdeki yerini korumuştu. Sandbox diye tabir edilen, özgür bir oynanışa sahip olan yapımda karşımıza çıkan her aracı kullanabiliyor, binbir akrobatik hareket ile düşmanlarımızı öbür dünyaya yollarken terlemelerini sağlıyorduk. Başarılı görselleri ve dev haritası ise dikkat çeken yapımın ikinci bölümünde her şeyin dozajı biraz daha artırılmış.
Panau isimli tropik bir adaya damdan düşer gibi inen kahramanımız, daha ilk sahneden itibaren bizleri ne kadar hareketli bir maceranın beklediğinin sinyalini veriyor. Gökyüzünde süzülürken haritanın ne kadar büyük olduğunu hissedebiliyorsunuz. Zaten oyunun içine girdikten sonra haritaya bir göz atarsanız neresinden başlayıp nasıl sonuna kadar gideceğinizin endişesini yaşıyorsunuz. Bunca yıldır oynadığım oyunlar arasında en büyük haritanın burada karşıma çıktığını söyleyebilirim.
Yeni oyunda helikopter de kullanabiliyoruz
Kısaca tanımlamak gerekirse, GTA’ya fazlasıyla benzeyen bir oyun olan Just Cause’da özgürlük seviyesinin biraz daha geniş olduğu söylenebilir. Açık arazide dilediğimiz gibi dolaşıyor, çevreye istediğimiz seviyede zarar verebiliyoruz. Kullanamayacağımız araç, kurşunlayamayacağımız canlı yok. Öte yandan bindiğimiz araçların üstüne bir dublör gibi çıkmak ve oradan düşmanları avlamak gibi enteresan becerilere sahibiz. Görev yapın ya da yapmayın etrafa verdiğimiz zararın bol bol getirisi olduğu için son merminizi dahi patlama ihtimali olan her türlü cisme göndermeniz lehinize oluyor. Basit bir görevi yaparken bile etrafa ne kadar hasar verirseniz o kadar kaos puanı kazanıyorsunuz ve bu size hem yeni silah, araç alma hem de elinizdekileri yükseltme konusunda yardımcı oluyor.
Maceranın içine daldığımızda ise serinin ilk bölümünü denemiş kullanıcıların hemen fark edeceği bazı yenilikler göze çarpıyor. Bunlardan ilki daha oyunun hemen başında kullandığımız kancalı ipimiz. Bu ip sayesinde akla hayale sığmayacak işlerin üstesinden gelebiliyoruz. Karşınızda 50 m yüksekliğinde bir bina mı var? Hiç sorun değil, birkaç kanca atışı ve işte en tepeye çıktınız bile! Bu kanca her derde deva. Kulenin tepesinden ateş eden bir düşman ile karşılaştınız diyelim. Ne acı tesadüftür ki, elinizde avucunuzda tek bir mermi bile kalmamış. Fırlatın kancanızı ve birkaç saniye içerisinde düşman ayaklarınızın dibine düşüversin.
Gökyüzünde süzülen helikopterlere tutunmak mı dersiniz, hareket halindeki araçları yakalamak mı dersiniz, her şeyi bu kanca ile yapmak mümkün. Çamura saplanmış aracınızı bu kanca sayesinde traktöre bağlayarak kurtarabiliyorsunuz. Kısacası bu kanca ile hayal gücünüz dahilinde her şeyi yapabilirsiniz. Ulaşamamanız gereken noktalara ulaşmanızı sağlaması da kimi zaman oyunun fazlasıyla kolaylaşmasına neden olabiliyor. Söz gelimi gökdelenin tepesine ulaşmamız istenen görevde aslında karşımıza çıkanı öldürmemiz ve herkes öldükten sonra da adamımıza erişmemiz gerekiyor. Oysa ki bu kanca sayesinde ters taraftan gidip, binanın tepesine çıktıktan sonra adamın arkasından yaklaşarak tek bir mermi bile harcamadan görevi tamamlamanız mümkün.
Yapay zeka yoksunu
Henüz ilk oyunun dumanı tüterken yeni oyun hakkında bilgiler veren ve bizleri heyecanlandıran yapımcılar, ilk bölümdeki en büyük problemlerden biri olan yapay zekanın geliştirileceğini iddia etmişti. Burada gördük ki, bu iddialarını gerçeğe çevirmeye yaklaşmamışlar bile. Siperlerin ardında saklanan düşmanlara rastlasak da anlamsızca ortalık yerde duran ve üzerimize gönderdiği mermilerden medet uman düşmanlarla daha fazla karşılaşıyoruz. Daha da kötüsü, bu düşmanlar her ne hikmetse patlayıcı madde yüklü varillerin yanında durmaya da bayılıyor. Hal böyle olunca varillere nişan alarak rahatlıkla düşmanları alt edebiliyorsunuz.
Helikoptere tutunabilmek üstün becerilerimizden sadece biri
Hazır düşmanlardan bahsetmişken kontrollere de değinmek gerekli. Öncelikle konsollara hazırlanıp daha sonra PC’ye uygun hale getirildiği için kontrol konusunda da bir yenilik karşımıza çıkıyor. Yeni nişan alma tekniği konsol kullanıcıları için rahat bir kontrol sağlıyor. İmleci düşmana yakın bir noktaya getirsek bile yine de düşmanın üzerinde kırmızı nişan alma ibaresi geliyor. Bu sayede hareket halindeyken rahatlıkla düşman avlayabiliyoruz. PC kullanıcıları ise fare ile rahat nişan alabileceği için bunun önemli bir gelişim olduğunu söyleyemeyiz.
Sayısız silah ve araç içeriği sunan Just Cause 2’de, traktörden, askeri kamyona, hatta helikoptere kadar pek çok aracı kullanabiliyoruz. Öldürdüğümüz rakiplerden düşen veya etraftaki sandıkların içerisinden çıkan silahları almak size yetmiyorsa bir de kara borsa seçeneğimiz var. Maceranın istediğiniz anında “Black Market” seçeneğine girerek silah ve araç satıcısı helikopterin tepemizde bitmesini sağlayabiliyoruz. Helikopter gelince yeni bir arabirime geçiyor ve dilediğimiz gibi alış veriş yapabiliyoruz. Burada silahları ve araçları geliştirme imkanına da sahibiz. Bunun için haritanın ücra köşelerinde bulunan araç ve silah parçalarını bulmamız gerekiyor. Yapımcıların söylediğine göre harita üzerinde tam 2000 parça var ve her geliştirme işlemi için bu parçaların belli kısmını kullanmamız gerekiyor.
Yeni motor, yeni heyecan
İlk oyunun kullandığı Avalanche Engine oyun motorunun ikinci sürümü ile karşımıza çıkan Just Cause 2, daha geniş harita, daha detaylı tasarım ve daha etkileyici patlama efektleri ile dikkat çekiyor. İçinde bulunduğumuz harita çok büyük ve görevler arasındaki seyahatlerimizde bu uçsuz bucaksız haritada kaybolmamız son derece doğal. Grafikler için ise hem iyi hem de kötü fikirler üretebiliriz. Yeri geliyor çok etkileyici bir sahne ile karşılaşıyorken, başka bir sahnede fizik kurallarına aykırı saçma bir görüntüyle yüzyüze gelebiliyoruz. Oyunun demo’sunda da karşımıza çıkan, uçurumdan aşağı yürüme veya yukarı tırmanma sorunu tam sürümde de aynen duruyor. Araç takip sahnelerinde garip hatalarla da karşılaşmaya devam ediyoruz. Düşmanlar, aldıkları mermi darbelerine aşırı tepki veriyor. Bu baştan güzel gelse de bir süre sonra insanın gözüne batmaya başlıyor.
Bu tip aksiyon sahneleriyle sık sık karşılaşıyoruz
Just Cause 2’nin saf aksiyondan hoşlanan, kafasına hiçbir şey takmadan, sadece karşısına çıkanı öldürmeyi hedefleyen oyunculara hitap ettiğini söyleyebiliriz. İçerisinde aksiyon yapımlarında öne çıkan her öğeden biraz bulundurması nedeniyle hiçbir konuda üst düzey başarı gösteremiyor. Uçsuz bucaksız haritada, çılgın bir macera ve bol patlama efekti görmek istiyorsanız, iyi bir seçim olabilir. Oyunlarda gerçekçilik arayanlardansanız, Just Cause 2’den uzak durun!
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]rar şifresi:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]